Ayarlayamıyorum.
Her şeyi dengede tutmak o kadar zor ki. Dersleri, ilişkilerimi, uykumu, hatta kilomu. En çok kilomu.
9gag postu vardı bi tane, dur bulucam, accurate as fuck.
Beni Jedi olarak yaratmayan rabbim, isyandayım, sen affet.
Dur lan, bunu demicektim.
Ya ben multifonskiyonla yaşamaya programlanmamışım. Mutfak robotu, rende, elektrik süpürgesi filan olmak istiyorum. Tek bir amacım, fonksiyonum olsun. Rendelemek mi, kesmek mi, su kaynatmak mı, tek bi şey yapayım ya, iyi yapayım onu da. Bana sorarsan, tek bi şey yapacaksam seveyim. Çok güzel seviyorum lan, altını üstünü, önünü arkasını, kusurunu eksiğini seviyorum. Sherlock seviyorum, Oasis seviyorum, babamı seviyorum, önünü alamıyorum. Ayarlayamıyorum ama. Sherlock da beni o kadar sevsin istiyorum, Oasis sırf beni seviyor diye birleşip Diyarbakır'da konser versin falan istiyorum.
Nazım Hikmet demiş;
sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Beklenti.
Şart anasını satayım, hem sen elmanın beni sevmediğini nereden biliyorsun, belki nanofrekanslarla yayılan elma dilinde bana seranat yapıyo elma? Belki Benedict gece rüyalarında beni görüyo da karısından çekinip anlatamıyo. Ben de seni seviyorum Ben.
Sünger gibiyim sevgi konusunda, verdikçe çekiyorum, şiştikçe şişiyorum, herkes, her şey beni deliler gibi sevsin istiyorum, hastalık mı bu? Noel Gallagher beni daha fazla sevsin. Manchester City kadar sevsin. Hayır biraz daha fazla. Jack White bana soyadını versin istiyorum, Nupelda Aydemir White olayım, ironik filan da hem, komik olur. Hayır Jack, kendi soyadım da duracak, babamı çok seviyorum.
Korktun mu?
Kork.
Şakayı-komikliği, meibom ve zeiss bezlerimin öbür tarafına koyarsak, aşırı çaresizim. Ne kendi beklentilerimi karşılayabiliyorum, ne başkalarınınkini. Çünkü tembelim.
Başkalarından beklentilerim de karşılanmıyor ama. Çünkü devamlı ve sürekli bir sevgi ihtiyacı içerisindeyim.
Filmlerin, kitapların, dizilerin romantize ettiği sevgiyi bekliyorum sanırım. Annemden, babamdan, kardeşimden, arkadaşlarımdan, sevgilimden, My Mad Fat Diary'deki Finn'den, Michael Fassbender'dan. Ehe. Şakalar komiklikler gl.lacrimalis'in öbür tarafına tabi.
Ben bu salak şeylerle büyüdüm, ne biliyim, Uğultulu Tepeler'deki aşkından ince hastalığa yakalanıp ölenlerle, Stand By Me'deki River Phoenix'in arkadaşlarına duyduğu korkunçlu sevgiyle, Harry Potter'ın annesinin sevgisiyle filan. Bekliyorum lan. Ben öyle seviyorum çünkü.
Yeterli olduğum tek konu bu, yeminle. Sevemediğim şeyi/insanı, kendimi aksine inandırmaya ne kadar çalışırsam çalışayım, üzerinde ne kadar süre uğraşırsam uğraşayım sevemiyorum, bi yerde cortluyo. Ama sevdiğim şeyi/insanı baya güzel seviyorum. Doğum gününü unutuyorum, ekranını çatlatıyorum, dikişleri patlayana kadar giyiyorum, üzüyorum kırıyorum ama baya baya seviyorum. Geçmiyo da.
Ama hiçbiriniz yeterli değilsiniz lan.
Valla.
İyi geceler.