Saturday, October 19, 2013

Doğruymuş.

Hayatın devam ettiği doğruymuş.
İnsan ne yaşarsa yaşasın, en güvendiği insan ona ihanet etsin, ya da kendi kendine ihanet etsin, ya da çok değer verdiği birini kaybetsin, ne olursa olsun hala yürürken bir çukur gördüğünde 'aman içerisine düşmeyeyim, canım acımasın' içgüdüsüyle etrafından dolaşıyormuş çukurun. 
İsterse yaptıklarının vicdan azabından uyuyamasın, kendine saygısını yitirsin, insanlığından ödün vermiş olmanın ağırlığıyla boğuşsun, yine de kendini sevmeye devam edebiliyormuş. Ojesini tazeleyebiliyormuş, sınavdan geçmek isteyebiliyormuş veya canı sevdiği bir yemeği çekebiliyormuş.
İnsan, ne olursa olsun insan olmaya devam ediyormuş yani, anlatılanların hepsi doğruymuş.
Pişmanlık, yapıcı olabiliyormuş bazen. En soyut anlamda yapıcı tabii, içten içe seni kemiren bir şeye ne kadar yapıcı diyebilirsek o kadar soyut anlamda yapıcı. Ruhunun en çocuk, en mutlu taraflarını kemirip bin katarak sıçtığı bokundan kaleler yapıyormuş kemirdiği o yemyeşil alanlarına içinin. Karanlıklarda sadece silueti göründüğünden boktan olduğu belli olmayan görkemli kaleler. Heybetinden yaklaşamadığın, aslında sadece boktan ibaret olan kaleler. Böyle yapıcı işte.
Ama yaşıyormuşsun, doğruymuş.
Bir an bile vazgeçmek istemiyormuşsun nefes almaktan.
Doğruymuş.
İnsan umut etmekten bir an bile vazgeçmiyormuş.
Vazgeçmek istemiyormuş.
Bir an bile.

Güzel günler göreceğiz,
Güneşli günler.
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
Işıklı maviliklere süreceğiz.

No comments:

Post a Comment