Saturday, November 22, 2014

Nasıl?

Bu şeyin içinde nasıl yaşıyosunuz lan?
Ne denir, hengamenin. O da değil, bok diyeceğim, sanatsal olmayacak, anlam derinliği taşımayacak. Ya da sıçarım;

Bu bokun içinde nasıl yaşıyosunuz lan?

O kadar samimiyim ki bak bunu sorarken. Şöyle anlatayım samimiyetimi, az evvel Gülçin'i arayıp 1 saat boyunca ağladım; onbeş kere falan bunu sormuşumdur, 'Bu insanlar böyle nasıl yaşıyorlar lan?' Çok merak ediyorum, bütün bunları, yaptığınız bu bütün ağır şeyleri ve yapmak isteyip de yapamadığınız şeyleri nasıl kaldırıp sağlıklı bir şekilde yaşamaya devam edebiliyorsunuz?

Uçlu kalemle harakiri yapmama az kaldı benim, naber?

Ben kaldıramıyorum. O kadar kaldıramıyorum ki, dayanamıyorum artık, ezildim altında. Dersleri falan geçiyorum, gerçekten yapıyorum bunu. Evet, böyle iş olmaz; evet bi insana bu kadar insafsızca yüklenilmez falan. Evet. Doğrudur. Sorun ders değil sadece, şöyle: Adam akşam ağlayarak sızlayarak saçını başını yolarak 5 saat çalıştıktan sonra sabah yenilenmiş bi' şevkle uyanıyor, saçını başını yola yola bi 5 saat daha attırıyor, biraz daha ağlıyor, arkadaşlarıyla tektekçiye gidiyor, tadı damağında kalmamış gibi, dağılmadan, kendini kaptırmadan, öyle bi şey hiç yaşanmamış gibi evden hiç çıkmamış gibi geri geliyor tekrar çalışmaya devam ediyor geç saate kadar, biraz daha strese girip ağlıyor, ama sabah kalkıp derse gidiyor, spora gidiyor, sağlıklı besleniyor, iyi görünüyor, sevgilisi oluyor genelde bunun aynı kafada, onunla vakit geçiriyor.

Ben nefes alamıyorum lan. Benim nefes alacak alana ihtiyacım var, tembellik mi bu bilmiyorum, Benim 'dur lan 5 dakka şurda oturalım'lara ihtiyacım var. Benim ağlamalık zamana ihtiyacım var ulan, vakit kaybetmemek için ağlarken ders çalışıyor adamlar. Benim durup saçmalayacak, boş işlerle uğraşacak, ne bileyim Sherlock'ları tekrar tekrar izleyecek, oyun hamuruyla oynayacak, çantama dışarıdan görünmeyecek kırmızı yıldızlar dikecek vakte ihtiyacım var. Her şeyi bırak, benim bir ruh haline yarım saatten fazla girebilmeye ihtiyacım var ulan. 5 dakka önce arkadaşlarla eğlenip, sonra stresten kafam kabuk ata ata ders çalışamam. Dünyanın en insani isteği bu lan heralde. Bu allahın belası duygusal roller coasterın içinde ağzım burnum tıkanır, gözüm kanlanır benim lan. Kusarım ben. Yapamıyorum zaten.

Hay dur spor yapayım yoruldum, biraz ders çalışayım stres oldum, azcık da Aybüke'yle şurda oturayım ay eğlendim, spor yapayım yine ama sanırsam biraz bokum çıktı, yetişeyim de çamaşırları yıkayayım, hii ders çalışmadım boşver çamaşırı, dışardan yemeyeyim artık ay bulaşıklar dağ gibi oldu, hii yemek yaptım ne ara ders çalışçam, dışarı çıksaydım ya bi ara? Ama spor? Peki ya ders? Çamaşır? Bulaşık? Yemek? Hayat?

Bızzt.

Her parmağımı bi kavanoza batırıp da yiyeyim derken cırcır oldum ulan.

Yetişemiyorum, elimden gelmiyor, ne fiziksel ne mental olarak gücüm kaldı artık, ağzımı oraya gözümü buraya derken Picasso tablosuna döndüm.

Koyverdim ya, hiçbi şeyde bi iddia taşımıyorum, hiçbi şeye özen göstemiyorum, hiçbi şey yapmıyorum resmen. Bütün bu şeyler kolkola girip bi arabaya binmişler, son hız üzerime geliyolar; ben gözlerimi farlara dikmiş donmuş kalmışım yolun ortasında ceylan gibi. Araba çarpana kadar gün geçiriyorum. Nereye kadar giderse.

Evim yok, yaşam alanım 6 metrekare falan. Ders çalışabileceğim 3 yer var, 2si odamda değil, yere oturamıyorum. Aylardır kanepede uzanıp televizyon seyretmedim. Sıçtığım yerle uyuduğum yer arasında yaklaşık 3 metre var. Buzdolabının üzerinde bulaşıklarım var onun üzerinde de montlar falan asılı. Aynı masada yemek yapıyorum, dizi izliyorum, ders çalışıyorum, ağlıyorum, makyaj yapıyorum, kafamı masaya vuruyorum

Daha önce de söyledim, mantar gibiyim. Köksüz, eğreti, saçmasapan ya. Nasıl bu kadar uyum sağladınız lan buraya, buna, bu tempoya? Nasıl gözünüzün feri sönmüyor, nasıl bu kadar hızlı mod değiştirebiliyorsunuz, nasıl altından kalkabiliyorsunuz?

Nasıl bu kadar büyük bi samimiyetsizlikle bu kadar mutlu olabiliyorsunuz?
Oğlum gerçekten ya, nasıl bunları görmezden gelmeyi öğrendiniz, bana da söyleyin lan, ayıp oluyo.
Kaldıramıyorum.
Adapte olamıyorum.
Dahil olamıyorum.
Kendimi adayamıyorum.
Dayanamıyorum lan.

Ramak kaldı.

Şeye ya, sigaraya başlamama, evet. Aynen.
Baya havalı bi şey sigara, hele 18 yaşından küçüksen ve deri ceketin de varsa tadından yenmez.
En sevdiğim.

Göğsüm sıkışıyor ya, yeter.

İyi geceler,
Nupelda.


2 comments:

  1. Kalemine sağlık, zevkle okudum.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Teşekkür ederim, okuman bile baya anlamlı benim için, bir de beğendiysen benden iyisi yok. :)

      Delete